Durumu Kabullenmek


Türk insanına özgü bir durum olduğu kesin olmakla beraber; yurt dışında yaşamış insanların da belki yorumlayacağı bir gerçektir insanın “durumu kabullenmek” özelliği. Şöyle başlayayım,

Geçtiğimiz gün, sinema izlemek için gittiğim bir sinema salonunda; lavaboda dikkatimi çeken bir şey vardı. Lavabolarda kullanılan bataryaların tutulacak kulpları çekile çekile kopmuş. İşin kötü tarafı muhtemelen bu uzun zamandır böyle ve bundan şikayetçi olan kimse yok. Esasında önce işletmecinin rahatsız olması gerektiği açık bir gerçek; çünkü işletmeci müşterisine her zaman iyi hizmet vermek zorunda. Bu en tepe noktadan en alt noktaya kadar her detay için geçerli. Fakat Türk işletme mantığını geçtim, bundan kimse şikayetçi olmamış; bataryalar hala değişmemiş. Müşteri olduğun ve hizmetin iyisi almayı hak ettiğin bir mekanda; neden daha azı (en azı) ile yetiniyoruz?
Aslında bunun için basit bir cevap belirtebiliriz? Öncelikle bu bataryanın kulbunun kopmuş olduğunu bildireceğimiz yetkili, bize ilginç bakışlar atabilir! (Hem suçlu hem güçlü hesabı oluyor bu şekilde de!) Veya o an orada bir tatsızlık çıksın istemeyiz. Bir başka ihtimal de ayda yılda bir gittiğimiz bir yerden bize ne?!
İş maalesef böyle olmuyor. Gelirleri; istediği malzeme/kişisel eşyaya gelince oldukça iyi olan işletme sahibi işletme ile ilgili küçük detayları atlıyorlar ve bu da kaliteyi düşürüyor. Aslında bunu sadece işletmeci ile belirtmemek gerek. Etrafta, evinde dökülen parçalarını tamir etmeye üşenen ama elinden binlerce liralık telefonlarla dolaşan o kadar kişi görüyoruz ki.. Ne ara bu kadar umursamaz olduk?
Başka bir örnek ile devam edelim; okuduğum üniversitede, final sınavlarına bir haftadan az bir süre kalmasına rağmen bir türlü açıklanmayan final takvimi için “Neden açıklanmıyor?” diye soru sorduğum bölüm sekreterinden “Daha belli değil” yanıtını rahatlıkla alabiliyorum. Burada yine aynı durum söz konusu; bu durumu herkes yanlış bulup böbürleniyor fakat, kimse hakkını arama veyahut kimse hesap sorma arayışında değil. Herkes durumu kabullenmekte. Dolayısıyla, finallerin son günü olan sınava öncelik verip çalıştığı zaman talihsizliğine yanan kişiler durumu bu kadar kolayca kabullenmenin acısını çekmekte aslında.
Misal, bu çok meşhur telefon markasının son modeli neden 3300 lira gibi absürd bir fiyattan başlıyor? Vergisiydi, Türkiye’nin teknolojik ürünleri fazla fiyattan satmasıydı gibi sebepleri elbette düşünüyorum fakat; nereden baksan 400–500 lira civarı fazlalık vardır; en rahatını söylüyorum hem de. Buna karşı insanlar neden bir tepki koymuyor? Bir ürünün satışlarını ülke çapında düşüren bir firma başarısızdır. Başarısızlığın da temel iki sebebi vardır. Ya telefon satış fiyatı başarısızlığı ya da ürün kalite başarısızlığı. Maalesef ülkemizde satış fiyatı olarak açıkça sınıfta kalması gereken bir ürün; evine ekmek dahi götüremeyen kişilerin elinde. Hal böyleyken, gerçekten bu marka çok başarılıdır! Durum neden bu kadar kolay bir şekilde kabulleniliyor? Türk insanının her yerde göstermekten çekinmediği o absürd tepkilerini bu durumlarda gösterememesi açık bir deliliktir bence. Ve; örnekleri uzayıp gidebilecek “durumu kabullenmek” konusu yıl geçtikçe daha da büyüyecek gibi duruyor. Sizce de öyle değil mi?
Bence, kabul etmek fiilini çok yanlış anlamışız.

Yorumlar